Anasayfa

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

İletişim Facebook

 

Bedenle zihni dengelemek

4 Haziran 2010

Herzaman aslında yazmak istediğim konular, siyaset, eleştiri, gündem v.s değil sipirtüel konular. Ama o enerjiyi bulabilmem için, bir şeylerin beni harekete geçirmesi lazım. Mesela yalnızca 1 günde okuduğum, kendime “guru” ilan ettiğim Osho’ nun, ” Beden ve zihni dengelemek” isimli kitabı. Bu kitabı belli bir farkındalık alanı yaratacağı için şiddetle tavsiye ediyorum. Yine de herkesin beğeneceğini ya da inanacağını beklemiyorum. Doğrusu da bu zaten. O zaman hepimiz birbirimizin aynısı olur, aynı inançlara sahip olur, aynı zihne ve bilgeliğe sahip olurduk.

Böyle bir gerçeklik yok. Gerçek olan, herkesin tek ve kendine özel olduğu. Dolayısıyla, zihin ve inanç sisteminin de ona uygun olduğu.
Kitabı okuduğum zaman, sanki kendi düşüncelerimi, Osho’ nun ağzından duymuş oldum. Ve benim babam da 1930 doğumlu bir insan olduğu için, o yaşta bir insanın nasıl bu kadar parlak bir ruhsal olgunluğa sahip olduğuna inanamadım.

Bizim çok zaman hissettiğimiz ve kendimize bile itiraf edemediğimiz gerçekleri Osho paldır küldür, anarşist bir tavırla , hiç çekinmeden ortaya koymuş. Okursanız ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız.

Hani eskiden, insanlar hastalandığında ve tıbbın çaresiz kaldığı durumlarda gidilen, üfürükçü hocalar vardı. Ben ve benim yakınlarımdan hiç gidenler olmadı da, televizyonlarda, belgesel tadında Objektif programında falan gördük. Çocuğu olmayan kadınlara yapılan çirkin teklifler v.s gibi türlü şarlatanlıklar.
Benzerleri de sanki, bu yeni nesil şifacılarda oluyor. Tabii ki, o kadar düzeysiz değil. Ama çeşit çeşit alternatif tıp sayılacak, tedavi yöntemlerinde, bayağı ciddi sayılacak rakamlara insanlara sağlık vaad ediliyor.

Bu yöntem bana çok doğru gelmiyor. Bu uygulamaları yapan insanların çoğunun da ne tıpla , ne de psikolojiyle ilgisi var. Yurt dışında, falanca şifacının kursuna katılmış, ya da eğitim almış. Burada havalı isimlerle, insanlara sağlık vaad ediyorlar.

Ben de mesela reiki 1. basamakla ilgili bir eğitime katıldım ve zaman zaman uyguluyorum, faydalı da oluyorsa da, bu tüm yaşamımdaki sorunlarımı çözmüyor. Benim de herkes gibi, yaşamın içinde, karşılaştığım zorluklar, güzellikler, mutluluklar ve üzüntüler var. Yaşam her an yeniden şekilleniyor. Öğrendiğimiz eğitimler, aldığımız kurslar yaşam kalitemizi arttırıyor, belki de o kadar fark etmiyor. İnsanın asıl öğrenmesi gereken şey; kendine yardımcı olacak gücün kendi içinde olduğu, yaşamın doğallık içersinde var olduğu ve aktığı.

Yaşamın özünü ve anlamını bulmak için, çok para kazanmak ya da, çok başarılı bir işadamı olmak gerekmiyor. Yaşamın aslında, bir tek amacı olmalı, o da yaşam bize ne sunuyorsa, onu farkındalıkla ve direnç göstermeden kabul etmek. Toplumun, başarı diye dayattığı , genel geçer kuralların, bizi birey olarak mutlu edeceği ve bize göre başarı olduğu ne malum. Biz kendi yolumuzu ve yaşamımızı anlamlı kılacak yolu kendimiz bulmalıyız. Tabii ki o anlamın ne olduğunu da kendimiz bularak. Güzel bir hikayeyle, sanırım bu söylediğim daha anlam kazanacaktır. Zengin bir adamla, fakir bir köylü yolun kenarında sohbet ediyormuş. Zengin adam köylüye demiş ki, para kazanmak iyidir, istediklerini yapar ve yan gelir yatarsın, çalışmak zorunda kalmazsın. Köylü de cevap vermiş, sen benim bir şeyler yapmadığımı nereden çıkarıyorsun, ben zaten istediğimi yapıyor ve yan gelip yatıyorum.
Hemen bu hikayeden, ne anlamsız , çalışmadan boş boş oturmayı mı , özendiriyor diye düşünmeyin. İnsanlar, kendimi de dahil ediyorum, daha mutlu olmak, daha rahat etmek ve pek çok şey adına, büyük yüklerin altına girip, büyük stres altına girip çalışırlar. İş hayatında, hırs ve rekabet ön plandadır. Sonra, bu hırs insanın, bedenine, önce ruhuna, sonra bedenine zarar verir ve hasta olur. Hasta olduktan sonra, kendini sorgular, neden kendimi bu kadar yordum, istediğim sadece daha mutlu olmaktı, sağlığımı kaybettim, şimdi daha mutsuzum.

Oysa, birilerini taklit edip, saçma sapan değerlerin peşinde koşmasaydık. Bizi gerçekten neyin mutlu edeceğini bilecektik. Ve mutluluk sürekli değildir, her şey gibi, sürekli andan ana değişir.
Kendimize neyin iyi geleceğini, bize hiç kimse söyleyemez, dışardan mucize beklemek yerine, kendi mucizemizi kendimiz yaratmalıyız. Bunu yapabiliriz, ama Secret ‘ ta olduğu gibi, ya da şifacıların öğrettiği yöntemlerle değil, sadece bize ait bir yöntemle, yani kişiye özel. Formülü bulmak içinse, her zaman ki gibi söylüyorum içe dönmek lazım, tüm ruhani liderler, tüm gurular, insanlarla kendi yöntemlerini paylaşmıştır. Bu onların yolu, gidilecek yere hangi yöntemle gidileceğini bulmak için bizim de kendimize ait bir aracımız olmalı. Asıl mesele bu yolculuğu tamamlamak, şartları belirlemekse, bizlerin elinde. Hızlı ya da yavaş, acele ya da sakin, kestirmeden, ya da dolaşarak. Tercih bize ait.
Güzel , mutlu sağlıklı bir hafta diliyorum….