Anasayfa

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

İletişim Facebook

 

Yüreğimden geçenler

4 Haziran 2010

Bence yeni yılın en orijinal durumu, bizim evden çok net görülen ve tabii ki, İstanbul’ dan çok rahat izlenilen Ay Tutulması’ ydı. Kozmik olarak nasıl bir açılımı var bilmiyorum ama bizim salon, Ay’ın denize vuran görüntüsüyle kozmik bir odaya döndü. Hemen kötüye çekmeyin, spirtüel bir şeyden bahsediyorum, dünyevi cinliklerden biraz uzağım. Daha doğrusu, geçen yılda o kadar sansasyonel konulardan bahsettim ve röportajlar yaptım ki, aslında biraz da kendi ruhuma iyi gelen çizgiden uzak kaldım.

Doğrucu Davut’ luk bana mı kaldı yani? Ayrıca, ben sadece bir noktadan yaklaşabilirim, her şeyi düzeltmek imkansız, buna yetişmek imkansız. Sadece kendimce yanlış gittiğine inandığım konulara değindim. Yoksa agresif değil, tam tersi çocuksu ve genellikle kimseyi üzecek yapıda birisi değilim. Çok ince düşünür, aman birilerine sıkıntı vermeyim derim, tüm fırtınalarımı aslında kendi içimde yaşarım. Zararım kendimedir aslında…

Her neyse bu yıl inşallah, daha gönlüme uygun yaşayabilirim.

Yeni yılda, internet sitemi güncelliyorum, yeni fotoğraflarım ve tabii ki, yeni fikirlerim var. Yaklaşık 10 gündür, üzerinde çalışıyorum.

Bu yıl beni heyecanlandıran bir başka projede, sevgili arkadaşım Hakan Öztürk’ ün açtığı Spikerlik ve Sunuculuk Okulu’ nda, televizyon eğitimlerini verecek olmam. Yani genç spiker ve sunucu arkadaşlarıma, canlı yayın, haber spikerliği ve muhabirlik konularında eğitim verecek olmam. Müthiş güzel bir heyecan hissediyorum. Hem benden genç arkadaşları çok seviyorum, her yerde gençlerin olması müthiş bir enerji veriyor. Ayrıca, mesleğine aşık birisi olduğum ve dominant bir kişiliğe sahip olduğum içinde, eğitmenlik tarzıma çok uygun. İnşallah, en iyi şekilde yaparım da, yarın, öbür gün, işte bu benim öğrencim di diyerek gururlanabileyim.

Sadece okulda ben yokum doğal olarak, çok değerli televizyoncu eğitmenler var. Ben sadece, televizyon içi eğitim kanadını götürüyorum, kendi televizyonumuzun içinde olmak şartıyla, yani Expochannel Televizyonu’ n da. Uzun zaman önce başlattığım bir projeydi, bu yıla kısmet oldu. İnşallah hayırlısı olsun.

Bir kitap projem var, daha doğrusu hiperaktif olduğum için, aynı anda birkaç tema da yazıyorum. Ruhsal durumumla çok bağlantılı. Yani bazen kelimeler, havada uçuyor ve adeta sel gibi akıp gidiyor, bazen yerinden bile kımıldamıyor. Kısmet, hiçbir şeyi formal düşünmediğimden, ne zaman ve hangisini önce bitiririm bilmiyorum. Ama roman tarzında olacağını söyleyeyim.

Benim için yeni yılın, tatil ve eğlence dışında farklı bir tadı ve anlamı var. O da, her yıl biraz daha olgunlaşmamız gerektiği ve farkındalığımızı, ruhani yönümüzü geliştirmemiz gerektiği.

Yani ‘ gerçeğe’ ne kadar yakınlaştığımızı belirliyor. Bu yıl daha anlamlı, daha duygusal , kişisel çatışmalar ve anlamsız konulardan uzak durmayı ümit ediyorum. Ne kadar başarabileceğimi , beraberce göreceğiz. Bu gün 2010’ un ilk yazısını, çok hoş bir arkadaşımın gönderdiği benim de çok keyifli bulduğum bir hikaye ile tamamlayacağım. Belki biliyorsunuzdur, o zaman o kısmı okumayın. Ama bilmiyorsanız, beğeneceğinizi düşünüyorum. Ben çok beğendim çünkü. Bazen önemsiz diye gördüğümüz küçücük şeyler, yaşamın içinde o kadar büyük şeylere imza atıyor ki, hayal bile edemiyoruz. Bu hikaye bence onu anlatıyor.

BiR TEBESSUM HiKAYESi

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın

kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın

geçmişte kendisine yardim eden bir dosta teşekkür etmediğini

hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.

Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.

Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.

Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.

Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki…

İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti.

Karnini ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman

Bodrumunda ki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.

Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi

Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.

Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı.

Bir yangın başlıyordu.

Dumanın kokusunu alan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı…

Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar …

Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.