Ali Müfit Gürtuna ile Röportaj
9 Temmuz 2010
Ebru Eğinlioğlu, bu hafta eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna’yla konuştu..
Gürtuna ve Eğinlioğlu, deneyimli siyasetçinin son siyasi gelişmeler hakkındaki görüşlerini, yeni kitabını ve mevcut İstanbul Belediyesi’nin büyükşehiri getirdiği son durumu konuştular.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ 10 MİLYAR DOLARLIK BORÇ BATAĞINDA
Önce ‘Yeni Siyaset’ diye kitabınız çıktı. Kitapla söyleşiye başlayalım, neler anlattınız? Nasıl hazırlandı?
Bizim uzun yıllara dayanan tecrübelerimizi, 4-5 senelik bir çalışmaya dayanarak, pozitif anlamda ülkeme bir eser oluşturmak istedim. Bu amaçla kitabı hazırladım. Negatif siyasetten kastım, çıkara ve kavgaya gürültüye dayanan siyaset anlayışı, pozitif siyaset ise bir ülkeyi, dünya devletleri arasında hatırı sayılır bir seviyeye çıkartma politikasıdır. Biz yeni kitabımızda pozitif siyasetin nasıl olması gerektiğini anlattık.
Yöntemleri anlatıyor musunuz?
Tabii ki. Var olan siyaset yapısından şikayetçiyiz, bu konuda eksik gördüğümüz için böyle bir kitapla olması gerekenleri anlattık.
Her kesimi memnun edecek bir siyasi yönetim mümkünmü çünkü Türkiye’ de çok seslilik daha göze batıyor?
Şöyle ki; herkesi memnun etmek mümkün olmayabilir ama tarz olarak mümkün, nezaketli, içeriği dolu bir üslubu her halde herkes beğenir. Rakibine saygı duyan, bir şeyler üreten siyasetçiyi neden halk istemesin.
Peki var olan hukumetin yanlışları nedir, nasıl pozitif siyasete çekmek gerekir?
Aslında biz kitabımızda siyasetin genel yapısına bir rezerv getiriyoruz. Şu ve ya bu partiyi eleştirmiyoruz.
Çok politik bir cevap oldu sayın Başkanım…
Hayır bakın açıklayınca daha net anlayacaksınız. Türkiye’ nin sıkıntısı A ya da B partisi değil, hiçbir partinin vizyonu yok. Mesela biz eğitimi, ekonomiyi şöyle düzeltebiliriz deyip halkın önüne koyacak projeleri yok.
Ama neden işte tüm dünyada yaşanan ekonomik kriz Türkiye’ yi teğet geçmiş, bu plansız programsız bir hukumetin yapacağı bir şeymi?
Şimdi, bir söz var; Kitapta yazan başka, sokakta gezen başka diye. Ben ölçülere bakıyorum. 1960 larda Güney Kore, Türkiye’ nin üçte biri dörtte biri kadar üretim yapıyor. 80lerde eşitlendi. Şimdi Türkiye’ nin üç, dört katı üretim yapıyor.
Şimdi dediğinizi anladım.
Evet Almanya, Japonya 2. dünya savaşından çıktı, taş taş üstünde kalmamıştı, tam bir harabeydi. Şimdi bakıyoruz, dışarıdan Almanya işçi alır duruma geldi. Japonya 1960 da kefeni yırttı. Müthiş iyi taklitler yapıyordu. Sonra 70 lerden sonra inovasyon kavramını hayata geçirdi. Bu gün baktığımızda müthiş bir ekonomileri var. Toprak olarak, büyüklüğü, bizim yarımız kadar. Singapur’ un 300 milyar dolar yıllık ihracatı var. Yani yapıyı iyi değerlendirmemiz lazım. Tarım değersiz deyip, kenara atıyoruz. Bilgiye dayalı siyaset yapılmadığı için, yerimizde sayıp duruyoruz. Dünya devletleri böyle hızlı ilerlerken, biz istediğimiz kadar kendimizi övelim. Biz 50 km hızla giderken, başkalarının arabası saatte 500 km hızla gidiyor.
Peki hukumet gelse ve dese ki, sizinle bilgi paylaşalım, karşılıklı konuşalım, ülke menfaatleri için bilgilerimizi birleştirelim dese, böyle bir çalışmaya da var mısınız?
Tabii neden olmasın, her parti için yaparız bunu. Türkiye’ nin hizmetine, hiçbir parti ayırt etmeksizin, her türlü desteğe hazırız. Bilgilerimiz yalnız kitapta yazdıklarımızla sınırlı değil. Tüm illerin kalkınma planlarını çıkarttık, büyük bir akademik, bürokratik kadroyla, çok geniş çalışmalar yaptık, bu bilgilerimizi, ülkemizin faydasına paylaşmak istiyoruz. Kobiler, fiziki hizmetler, pek çok konuda çalıştık. Bunlardan faydalansınlar.
Aslında maalesef Türkiye’ de sivil toplum kuruluşları çok fazla öne çıkamıyor. Mesela bir dönem Arı Hareketi vardı. Bir parladı, sonra söndü ama sanırım siz daha iddialı yaklaşıyorsunuz, işinize inşallah, diğer sosyal demokrat ülkelerde olduğu gibi, sivil toplum kuruluşları bilinci biraz daha etkin hale gelir. Peki üzerinde çok konuşulan yeni Anayasa Eylül’ de referanduma sunulacak. Sizce yeni Anayasa, Türkiye’ nin önünü açacak politikalar içerecek mi?
Şimdi o bir yama faaliyetidir. Türkiye’ nin köklü bir değişime ihtiyacı var, hantal devlet işleyişinden kurtulmalı ve özgürlükler alabildiğine açılmalı. Üç şeyin yasağı var. 1 Fakir kalma özgürlüğü yok. O nasıl olacak, tüm vatandaşların nitelikli ve eğitimli olmasını sağlama. Vatandaşların hasta olma hakkını elinden almak. Halkı hasta edip, bak ne güzel hastanelerimiz var diye devlet övünmeyecek. Vatandaşını sağlıklı ortamlarda yaşatacak. Yasakları bol olan bir Anayasa değil, insanları, özgür ve sağlıklı kılacak bir değişim gerçekleşmelidir. Bu açıdan Anayasa çalışmalarını yeterli görmüyoruz.
Peki metrobüslerle ilgili eleştirileriniz de var. Eski Büyükşehir Belediye Başkanı olmanız dolayısı ile, niye yeni gelen metrobüsler kızağa çekildi ve neden bu uygulamayı eleştiriyorsunuz?
Şimdi bakın; Metrobüs facialardan bir tanesi. Ve çok büyük bir olay. Proje yanlışlarından birisidir. Uygulama olarak da yanlıştır. Bütün hatlar birbirine entegre olmalıdır. Yani, deniz, kara, hava birbirine entegre olur, zaman açısından da öyle, yani birinden inip, diğerine bineceksiniz, ulaşım kesintisiz olmalı. Uygulamanın doğruluğu bu şekilde olur. Bu toplu taşımanın özüdür. Metrobüs hattı, hiçbir toplu taşıma hattına entegre değil bir kere. Diğeri, taşımada ana omurgayı, raylı sistemler temsil eder. Metrobüs tekerlekli sistemdir ama taşıma kapasitesi, raylı sisteme göre çok düşüktür. Yani trafik sorununu çözmez. Raylı sistemin döşenmesi biraz maliyetlidir ancak, işletim giderleri düşüktür, havayı kirletmez, doğaya uyumludur. 500-600 milyon dolara mal olmuş metrobüsler. Yani o kadar ucuz da değil. Bu metrobüsler ancak, Avrupa’ daki düz şehir ve küçük kasabalarda kullanılır. Yoksa İstanbul gibi büyük bir metropole konmaz. Konur konmaz da bozuluyor. Yarın başkası gelecek, bu sistemi de kaldıracak. Hep böyle milyonlarca dolar paralar, yanlış projelerle boşa gidip duruyor.
Türkiye kentleriyle yok oluşa sürükleniyor diyorsunuz. O zaman, yok oluşlardan biri de böyle uygulamalar.
Kesinlikle bakın biz İstanbul Belediyesi’ ni sıfır borçla teslim ettik. 1,5 milyar dolar borçla devir almıştık. Kaynaklarımız hep kesildi, dönemin iktidarları tarafından buna rağmen, borçlarımızı ödemeye devam ettik. Türkiye’ de kredibiletesi en yüksek kurum olarak, Büyük Şehir Belediyesi’ ni devir ettik. Hatta Galatasaray Klübü kredi almak istemişti, dünyada gittiği ülkelerden. İstanbul’ da Büyük Şehir Belediyesi size kefil olursa size kredi veririz demişler. O hale getirmiştik belediyemizi…Ama şu anda borç batağına batmış durumda, borçlar 10 milyon dolara ulaşmıştır. Bakkallar bile belediyenin önünden geçmek istemiyor, borç isterler veya mal isterler diye.
Bu sözünüzü manşet yapacağım Başkanım.
Kesinlikle… Üzücü tabii. Emek verdiğimiz bir yer, bizim İstanbul’ umuz iyi olsun istiyoruz…
Fotoğraflar: Nurhilal ÖZÇELİK
RÖPORTAJ DEVAM EDECEK..
Turkuaz Hareketi ve Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna’ dan çok çarpıcı açıklamalar devam edecek..
İşte röportajın 2.bölümünden bazı çarpıcı başlıklar:
- İstanbul’ da planlı bir yağma var…
- İngilizler çok mu aptal da Hyde Park’ ı parselleyip Arap şeyhlerine satmıyor…
- Bu millet tarih sahnesine yeniden çıkacak ve bu İstanbul’la olacak…
- İsrail gemisi uluslararası sularda gemimize girip insanları öldürüyor; biz istediğimiz kadar bağıralım…
- Kaddafi'nin sonu
Saddam gibi olur mu? - Kıbrıs Patlamaya Hazır Bomba mı?
- Bir başarı hikayesi:
Mustafa Aydın - ''Hülya Avşar abuk sabuk konuşuyor...''
- Ebru Eğinlioğlu'ndan yine bir başarı öyküsü..
- ''Seçimlerde hile yapılabilir''
- Kapıcılıktan Patronluğa...
- Bir medya acımasızlığının öyküsü...
- İçinizi burkacak bir yaşama mücadelesi
- "Behlül rolü bana da yakışırdı"
- Ali Müfit Gürtuna ile röportaj
- Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile röportaj
- Kadir İnanır ile röportaj
- Muazzez İlmiye Çığ ile röportaj
- Tufan Darbaz ile röportaj
- Sami Özer'le röportaj
- Haydar Dümen ile röportaj
- Doç. Dr. Ümit Kocasakal ile röportaj
- Şebnem Arda ile röportaj
- Seyhan Soylu ile röportaj
- Yasemin Bozkurt ile röportaj
- Özlem Gürses ile röportaj
- Ahmet Ercan ile röportaj
- Adnan Oktar ile röportaj
- Ezel Akay ile Röportaj
- Vatan Şaşmaz ile röportaj
- Cengiz Aktar ile Röportaj