Anasayfa

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

İletişim Facebook

 

Ezel Akay ile röportaj

AYTEN GÖKÇER İÇİN NE DEDİ ?

Bir televizyon programında Yedi Kocalı Hürmüz’ün yönetmeni Ezel Akay, canlı yayında filmini anlatırken, yıllar önce ‘Hürmüz’ü canlandıran Ayten Gökçer telefonla bağlanıp, Ezel Akay’ın ‘Daha önceki Hürmüzler beni güldürmedi’ sözlerine “Haddini bil” diyerek yanıt vermişti.

Ezel Akay Çok üzüldüğünü ve yanlış anlaşıldığını belirterek özür dilerken, Haber3.com’dan Ebru Eğinlioğlu’na verdiği röportajda “Ayten Gökçer’ in pişman olduğunu zannetmiyorum, olmasına da gerek yok zaten” dedi.

İşte Ezel Akay’ın Ebru Eğinlioğlu’na verdiği röportaj:

Şimdi sizinle ilgili bu röportaj içersinde bilindik konuları değil de, biraz da konuşulmayanları konuşmak isterim, mesela makine mühendisi olduğunuz, Amerika’ da tiyatro ile ilgili bir üniversiteye gittiğiniz.

Evet bitirmedim ama okudum.

Peki. Bunları biliyoruz. Önce en son çektiğiniz filmle ilgili sohbetimize başlayalım. Film halen vizyonda, gişe hasılatına baktığımızda, nasıl gidiyor izlenme oranları?

İlk hafta hem biz, hem de bizim girdiğimiz hafta vizyona giren filmler, hatta Neşeli Hayat bile, aslında bekledikleri gişelere ulaşamadılar. Bir çok film var, gerek Türk filmleri, gerek yabancı filmler. Ben bir filmin nasıl gittiğini öğrenmek için, Pr’ a değil, seyirci görüşüne önem verdim.

 

Biraz bu seyirci görüşünü açar mısınız.

Yani bir arkadaşım gitmiş, çok beğenmiş demesine önem veriyorum. Film vizyona girdiğinde, seyirci bizi bir yokladı ilk hafta, sonra ertesi hafta iki misli izleyici daha geldi. Normalde, tam tersi olur.

Bir de sözünüzü kesmeyim, mesela 2012 vardı, müthiş izlendi, belki seyircide bir rehavet oluştu. Onun üstüne hangi film olsa, o kadar izlenmesine olanak yok. Belki o film de etkili olmuş olabilir, seyirci hemen arkasından filme gitmek istememiştir.

Tabii bütün bunlar, bütün sektörü etkiledi. Sonra toparlandı. Biz mesela filmle ilgili, internete girip de filmlerle ilgili tüm yorumları kontrol ediyoruz. İyi bir referans oluyor bizim için. Ne kadarı iyi, ne kadarı kötü yorum olmuş diye…

Reklam ve tanıtım önemli mi? Çünkü sinema filminin hazır bir izleyeni, bekleyeni oluyor.

Tabii bir film tanıtılmazsa, insanlara ulaşamazsınız. Ürün bilinmiyorsa yok sayılır.

Sizin reklamcı altyapınız da çok önemli bu noktada.

Aslında bizde çok kaliteli filmler ve yönetmenler var ama tanıtımları yapılmadığı için yazık oluyor. Mesela bizim dönemin çok iyi isimleri var. Reha Erdem gibi. Hayranlıkla izleyeceğimiz filmler yapar. Ama filmleri hiç tanıtmakla uğraşmıyor. Dolayısıyla çok bilinmiyor.

Biraz da belki ben köşe yazılarımda genellikle popüler kültür diye değiniyorum. Bilinir olmak ve dikkat çekmek için yaptığınız işi biraz egzajere etmek durumunda kalıyorsunuz. Popüler kültür bunu gerektiriyor. Bilinen yönetmenler de, oyuncularda biraz bu yolu izlemek durumunda kalıyor. Siz bence tam arada kalan bir yönetmensiniz. Hem sanatsal yönü ağır basan filmler yapıyorsunuz, aynı zamanda da biliniyorsunuz.

Yani araftasınız mı diyorsunuz?

Evet aynen öyle.

Cennet mi çıkacak falda, cehennemmi belli değil!

Yok onu kast etmedim, siz anladınız aslında ne demek istediğimi.

Evet anladım tabii, ama bu aynı zamanda böyle de bir yer. Ben kesinlikle sinema yapmanın popüler olması gerektiğine inanıyorum. Genelde sanat adına yapılmış her film popüler olur. 7-8bin kişi gişe yapmış bir film, yönetmen için iyi bir film değildir ama düşünsenize bir tabloyu 8000 kişinin izlediğini, az mı şimdi bu sayı? Bu bir kitle ve halk sanatı. Çok sofistike, çok derin, çok çağdaş ve de popüler olabilir. Popüler kelimesini, popülistle karıştırmadan iyi filmlerin popüler olması gerektiğine inanıyorum ama Türkiye’ de maalesef böyle filmler çok fazla değil.

Filmlerde argo ne kadar kullanılmalı sizce, mesela 7 Kocalı Hürmüz’ de argo var mıydı?

Var olmaz olur mu. Argo ve küfürü ayıralım. Küfür hakareti çağırır ama argo öyle değil. Argo, küçük bir alana sıkışıp kalmış bir dilin kavramlarının adı. Yani ‘ Deli kıza cilve yap demişler o da gitmiş osurmuş’ gibi.

Tam ben de bunu söyleyecektim, utandım söyleyemedim.

Şimdi bu ayıp ama çok manalı bir lafı anlatıyor.

Böyle bir söz gerçekten var mı yani?

Tabii canım bunlar özlü sözler, bunun bir lugatı var ve derin araştırmalar sonunda çıkmış sözler. Kasaba, kenar mahallelerden, fabrikada çalışan kadınların muhabbetlerinden derlenmiş sözler.

Tamam işte ondan bizim haberimiz yok.

Var aslında. Mesela 60 yaşındaki kadınlar bu filmi izlerken kakır kakır güldüler, çok iyi anladılar. Ben bir seyirci tepkisini söyleyim siz yazın ya da yazmayın. Bir arkadaş yaşlı teyze ile birlikte seyrediyor, çıkarken teyze şöyle diyor; Dünya kadar malın olacağına fındık kadar …..mın olsun, bütün bu erkekleri idare edersin diyor.

Bunu seyirci mi söylüyor?

Evet 70 yaşındaki teyze söylüyor.

Aman Tanrım!

Gürsel Korat ekledi bir takım laflar bunların üzerine. Biz iki erkek çalıştık filmi, neyin kadın koktuğunu yazmamıza imkan yoktu ama kadın argosu bize bu imkanı sundu. Filmin içinde kadınsı bir hava vardı, o kadın argolarının etkisi çok oldu o kadınsı havaya, çünkü hiçbir erkek o sözleri kullanmazdı.

Bir de belki dikkat çekmek için yapmış olabilir misiniz?

Her şey dikkat çekmek için zaten, sırf argolar değil. lt;br />

Bu filmin politik mesajı neydi?

O seyircilerin söylemesi gereken bir şey.

Senaryoda değişiklik var mı?

Var tabii ki, bu 3. film ama yapısında değişiklik yok. 40 yıldır da seyredilen bir senaryo ve Türk toplumu tarafından beğenilmiş ve kabul edilmiş bir senaryo.

Ama son sahnede, Hürmüz yine uslanmıyor. Sevdiği kocasıyla evlenirken bile, Gülse Birsel sana bir koca varmış dediğinde tamam ona yarın bakarız diyor.

Bu son bölüm bir tek bizim filmde böyle..

Siz dediniz ki, diğer Hürmüz’ ler de ben gülmedim, onun üzerine Ayten Gökçer, bir programa bağlandı ve size malum lafları sarf etti.

Yok ben öyle demedim. Hürmüz karakteri komik olsun diye yazılmış bir karakter değildir. Cilveli, entrikacı alımlı bir kadındır, komik bir kadın değildir. Biz onun etrafında dönen olaylara güleriz. Biz bu sefer, Hürmüz karakterini komik bir karaktere çevirdik.

Peki maskaraya çevirmişsin karakteri dedi Ayten hanım.

Görmedi Ayten hanım o filmi. Ayten hanım filmi görmeden,benim söylediklerimi duymadan, izlemeden arkadaşlarının uyarısıyla o konuşmayı yaptı. Zaten ben sonra açıklamayı tekrar yaptım, telefonu kapattıktan sonra, yayından sonra da kendisini aradım. Doğru haklısın Hürmüz gülünecek bir karakter değildir dedi.

Peki pişman oldu mu o çıkışından?

Zannetmiyorum, gereği yok pişman olmasının.

Pişman oldu ne demek yani?

Ben pişman oldu desem bunu başlığa mı taşıyacaksınız? Şöyle mi diyeceksiniz Ayten Gökçer pişman oldu. Bu benim kast etmediğim bir şey olur.

Hayır böyle bir şey demiyorum ama taşıyabilirim de. Sonuçta ben sizin söylemlerinizden bir cümleyi başlığa taşıyabilirim ama okur zaten aşağıda manşetten sonra röportajın tamamını okuduğunda, o sözlerin neden söylendiğini anlamış olur.

Ama işte bakın her şey bu manşetler yüzünden oluyor. Şöyle manşetler var internette; Ezel bizi tehdit etti. Nasıl yani! Ezel bizi tehdit etmedi diyor Nurgül, doğaçlama yapmayanı döverim dedi, diyor bunu gülerek, espri ile anlatıyor, haberin manşetinde, ‘ Ezel bizi tehdit etti’ diyor.

Siz nasıl işinizi cilalamak adına yapıyorsanız, ben de röportajımı okutmak adına, sizin söylediğiniz bir cümleyi manşete çekebilirim, ama bu tamamen sizin söylediklerinizin içinden olur, röportaj düzenlenebilir ama anlamı ve içeriği kesinlikle değiştirilemez bu işin tekniğine aykırı olur.

Eminim. Zaten bunu yapan yok. Bu ince bir iş, bir ayar gerektiriyor ama maalesef çok kalın yapılıyor. Manşet, işin ruhunu değiştirmemeli. Şöyle düşünmelisiniz ben Ayten Gökçer’ e karşı ne hissediyorum, hakkında ne düşünüyorum. Tabii çok kötü bir durum oldu. Hem onun için, hem benim için karanlık bir olay oldu.

Peki bu konuyu kapatalım..Tekrar filme dönersek, Nurgül Yeşilçay filmde çok farklı tipolojileri canlandırıyor. Sizin iletişiminiz nasıl oluyor o noktada, sanatçının yaratıcılığına mı kalıyor, yoksa siz mi yönlendiriyorsunuz?

800 reklam filmi çektim. Oyuncularla çok meşgul oldum. Kamera arkasını izliyorum, oyuncuyu hiçbir zaman al şunu oyna diye ortada bırakmıyorum, neredeyse oyuncuyla organik bir ilişki kuruyorum. Oyuncu da bunu ister. Ama süremiz azsa, ya da oyuncu yeni bir oyuncuysa bazen fiziksel olarak gösteriyorum.

O frekans aranızda çabuk oluşuyor mu?

Ben kendimi oyuncu karşısına çıktığımda evimde gibi hissediyorum, onlar da kendilerini benim karşımda öyle hissederler ve yaratıcı olurlar. Bazen çok kötü ve yetersiz oyuncularla da karşılaşıyorum. O durumda ben bırakıyorum, hiç karışmıyorum, ben bırakınca da çok kötü oynuyor.

Aranızda sürtüşme oluyor mu?

Yok hiç olmadı.

Öyle bir şey olsa, son söz kimin olur

Oyuncunun desem de son söz benim olur. Çünkü ben kurguluyorum olayı.

Senaryo mu daha önemlidir filmin tutması için yoksa oyuncuların performansı mı?

Ben oyuncuyu tercih ederim.

Kötü bir senaryoyu oyuncu sürükleyebilir mi?

Hayır yalnız yönetmen sürükleyebilir. Oyuncu bunu bilemez.

Amerika’ da çok önemli oyuncular var. Mesela ilk anda aklıma Merly Streep geldi, rolünü çok doğal oynayan isimlerden, bizde de var mı böyle oyuncular?

Var. Türkiye gerçek bir oyuncu cenneti. Sinema televizyon okullarında var, eski oyuncularda müthiş bir karizma var.

Biz de yüksek bütçeli filmler olmuyor en azından Amerika’ da ki gibi. Ama geçen yıl biliyorsunuz bir Hint filmi Oscar’ ı aldı. Biz de diyorsunuz ki çok iyi oyuncular var, yönetmenler de var. O halde, biz niye Oscar’ da onun gibi önemli ödüllerde piyasada yokuz sizce?

Slumdog Millionare bir Amerikan filmi önce Hint filmi değil. Onların çok önemli bir özelliği var, çok sağlam bir ekiple çalışıyorlar ve yönetmene orada çok az iş düşüyor.

Evet Amerikan ve Hint ortak yapımı. Ama o filmde öyle çok makyaj falan yoktu, tam tersi fakirliği anlatıyordu.

Yok yok vardı. No name oyuncular vardı, eski Yeşilçam filmlerini andıran bir duygusallığı vardı. Amerika’ da yılda 600 film üretiliyor, biz burada 120 tanesini falan izliyoruz, onlar da çok büyük gişeler yapmıyor.

Peki biz niye öyle büyük bütçelere çıkamıyoruz?

Ama Amerika’ nın en önemli kaynağı bir silah endüstrisi, ikincisi de film. Amerika’ da Oscar alan filmler mesela Crush 6 milyon dolar bütçeyle çekilmiş. 2 milyon dolara Amerika’ da buradan çok daha kaliteli filmler çekilir.

Bence bu çok parayla da ilgili değil.

Değil tabii, Türkiye’ de senaryo geleneği bile çok yeni. Formatları belli değil. Çeşit çeşit senaryo örneği var o bile bir düzene oturmamış.

Siz nasıl seçiyorsunuz,iyi senaryoyu.

Ben seçmiyorum, ben senaryo yazdırıyorum. Hikayeyi okuyorum ve senaristi yönlendiriyorum ve birlikte tartışıyoruz.

Korku filmi var mı sırada?

Yok ilgilenmiyorum, güldürmek daha iyi. Ben yalnızca politik filmler yapmak istiyorum

Yani hep aynı çizgide mi devam edeceksiniz.

Yok, benim bundan sonra çekmek istediğim 3 filmde tragedya, içinde hiç komik şey yok.

Geçen haftalarda medyada etik konuşuluyor. Siz de film yönetmenisiniz, yanlışlarla karşılaştınız mı?

Yok garip ama , oyuncular bazen, erkek ya da kadın fark etmiyor bir rolü oynamak için, pek çok şeye hazır olabiliyorlar, yalnızca bizde değil, bütün dünyada böyle. Ama bıyıklı ve kel olduğum için, belki ürkütücü oluyorum. Onun için de öyle yanlış durumlarla karşılaşmadım. Gerekte yok zaten.

Bir de komik görünmekle beraber ciddi bir yapınız var.

Ben pek öyle ciddi değilimdir aslında. Bir konu konuşuluyorsa, onu ciddiye alıyorum. Ama beni oğluma sorun, o durup durup ; ‘Baba ya sen çok komik adamsın.’ diyor.

Filmlerde küçük roller devam edecek mi? Yani, her filme bir Ezel Akay durumu devam edecek mi?

Ya iyi bir yönetmen bulursam, büyük rolde oynamak isterim, daha çok oynarım, hem çek, hem oyna ancak bu kadar olabiliyor. O filmleri yönetmek çok zor oluyor.

İyi bir oyuncu musunuz?

Beğenenler var, yönetmen arkadaşlardan. Oyunculuğu severim ben.

Vizyonda olan filmlerden beğendikleriniz var mı?

Neşeli Hayat’ a gittim, memnuniyetsiz çıkmadım. Kanalizasyon’ a gittim. Çok yazık olmuş gibi geldi, eğlenceli bir fikir dağılmış gitmiş gibi geldi.

İlla şunla oynamak isterim dediğiniz oyuncu kim var?

Güven Kıraç, Demet Akbağ.

Teklif götürüp, reddeden oyuncular oldu mu?

Olmaz mı?

Kim mesela

Ata Demirer var, ilk teklif ona gitmişti, sonra Beyaz oldu.

7 Kocalı Hürmüz’ de de oldu.

Hülya Avşar’ ın içinde olduğu bir film çekmek ister misiniz?

Hülya aslında çok iyi bir oyuncudur, medya da çizdiği karakter beni hiç ilgilendirmiyor. Fakat bir oyuncunun kamusal imajı çok önemli bir etken, ben bunu çok dikkate alırım.

Yani filmde oynatmak istemez misiniz?

Yoo niye istemeyim, olmayacak bir şey değil benim için, ama ben onun kamusal imajını da dikkate alırım, onun için çok denk gelmesi lazım.