Anasayfa

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

Ebru Eğinlioğlu'nun Kişisel Web Sitesi

İletişim Facebook

 

Özlem Gürses ile röportaj

 

Son olarak Habertürk Grubu’nda görev alan başarılı spiker Özlem Gürses’ten Haber3.com yazarı Ebru Eğinlioğlu’na olay yaratacak açıklamalar.

Medya sektöründe özellikle kadın ayağının bittiğini belirten Özlem Gürses, “Artık, televizyonları yönetenler, kadın spikerlerin göğüs çatallarının görünmesini ve mini etek giymelerini istiyor.” dedi.

Son dönemlerde attığı her adım olay olan Ayşe Arman için de çarpıcı bir yorumda bulunan Özlem Gürses, “Sadece onlar Ayşe Arman’ın değil bugünün talepleri doğrultusunda medya kadınının düştüğü zavallılığı gösteriyor.” dedi.

İşte Özlem Gürses’in olay olacak açıklamaları:

Özlem hanım röportaja, geçtiğimiz günlerde yazdığınız istifa mektubuyla ilgili soru sorarak başlayalım isterseniz. Bayağı dokunaklı bir veda mektubu yazdınız. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz? Onurum zedelendi dediniz. Neydi bu kadar rahatsız olduğunuz nedenler?

Çünkü son 2.5 yıldır, bu grubun çatısı altında yaşadığım her şey, insanlık onurunu zedeleyen şeylerdi. Aslında sadece bu kurumla ilgili değil, medya patronajıla ilgili bir konuydu. Kimsenin arkasından dolanmayan, kimseye yaltaklanmayan,birisi olduğunuz zaman bu işe devam şansınız kalmıyor. Veda mektubundan sonra, birlikte sektöre başladığım pek çok arkadaşım aradı. Ayrıca Ferhat Boratav aradı ve şöyle dedi; Yazık ki, senin döneminde başlayan, hiçbir kadın spiker artık yok, buna çok üzülüyorum.Keza bakın, mesela Çiğdem Anat’ da artık yok.

Evet bir dönem Ntv’ de program sunmuştu.
Dönem itibariyle, erkek anchorlar daha revaçta olmuş olabilir mi?

Yoo hayır, onlar haberci oldukları için varlar. Mesela çok sevdiğim arkadaşım Cem Öğretir var, o da gazeteci olduğu için, onun dışında haberlerde babydolllü kızlar var. Ödüm patlıyor, mesela ATV haberden, Cem gidecek ve silikon dudaklı babydollü bir kız gelecek diye..

Nerede peki bu kızlar, hangi kanallardalar?

Pek çok kanalda, bakın haberlere benim isim vermeme gerek de yok. Bu günün yıldız, anchorwomanları diye lanse edilen arkadaşlarımız. Tabii ben onları da çok fazla suçlamıyorum. Ama daha açıkça belirtirsem, bu her şeye eyvallah demek olayı beni rahatsız ediyor.

Tabii açık konuşalım bence, çünkü bu röportajın amacı biraz da, konuşulmayan şeyleri konuşmak. Hem medya çok bozuldu, artık doğru düzgün işini yapanlar, bu piyasada yer almıyor deyip, sonra üstü kapalı konuşmak olmaz. O zaman, hiçbir şey düzelmez ki.

Sorunuza dönecek olursam, mesele kanallarda erkek spikerlerin olması değil, karar veren yönetici mekanizmaların erkek olması. Bizim son dönemde yaptığımız haber toplantılarında, spikerlerin göğüs çatallarının görünmesi hafif dekolte, mini etek giyilmesi gerektiği çok konuşuldu.

Haber spikerleri için mi, böyle?

Tabii, tabii kaçamıyorsunuz bundan. Keza CNN Türk’ ün ekran yüzleri, dergilere nasıl pozlar verdiler hepimiz gördük.

Peki Helin Avşar’ ın son röportajı hakkında ne düşünüyorsunuz, gazete röportajlarının geldiği nokta için.

Bence Helin çok masum, çünkü o gazeteci değil. Asıl orada madara olan Rasim Ozan Kütahyalı. Zaten kendi de bu gün bir açıklama yapmış, ben bir hıyarım diyor. Yani böyle bu işler.

Ben bu konuda size katılmıyorum, Helin Avşar, gazeteci değil, o zaman gazete röportajında ne işi var. Bu yanlışını kurtarmıyor.

Doğru, o da bu sektördeki ahbap çavuş ilişkilerinin, insanı getirdiği noktayı gösteriyor. Ben size sorayım ne işi var o zaman?

Hülya Avşar’ ın kardeşi ve medyatik bir şahsiyet.

Peki nerede çalışıyor?

Habertürk’ te tabii.

Hah işte sorunun yanıtı belli.

Bir de daha farklı değerlendirelim. Bu sektöre yeni isimler lazım. Helin’ de tanınmış bir insan bu avantajı neden kullanılmasın? Bir Ayşe Arman fenomeni varken, aradan Helin’ de çıkar.

Bir dakika şimdi, Ayşe Arman, son dönemdeki yaptığı işlerle beni hayal kırıklığına uğratmıştır, sit-com tadında, işte türbanlı v.s yazı dizileri yapmıştır. Ama çok iyi röportajlarda yapmıştır. Son dönemde verdiği çıplak pozlar hariç. Sadece onlar Ayşe Arman’ın değil bugünün talepleri doğrultusunda medya kadınının düştüğü zavallılığı gösteriyor.

Tamam tabii ki, Helin Avşar ve Ayşe Arman karşılaştırılamaz, yalnız Helin’ de ya da başka birisi de, Hürriyet Gazetesi gibi Türkiye’ nin en büyük gazetesinde yıllarca röportaj yapma şansını yakaladıktan sonra, mutlaka iyi bir şeylerde yapar, yapması lazım zaten. Ben Ayşe Arman tarzı diye içinde bolca cinsellik malzemesi olan işler yapmayı Ayşe Arman modeli gazetecilikle özdeşleştiriyorum. Helin’ de o yoldan gidiyor.

Peki bunlar çok hazin değil mi sizce? Bana çok hazin geliyor. Baksanıza artık, hem televizyon, hem gazete haberciliğinde konuştuğumuz kıstaslara bakın. Göğüs kıllarıyla oynanması, etek boyu, çıplak pozlar. Bu mudur yani!

Maalesef.

Bakın altını çiziyorum, basın hiçbir darbe döneminde olmadığı kadar, şu dönemde baskı altında. Ben bunu çok net hissediyorum. Benim çok yakın zamanda ayrıldığım kurum her ne kadar biz özgür tarafsız medyayız dese de, ben onların da bu iktidara yakın olduğunu düşünüyorum.

Bu söylediğinizi doğrular bir konuya da ben değineyim. Mesela Yaşar Nuri Öztürk’ ün kanaldan ayrılma sebebi nedir? Hülya Avşar’ ın programında, Avşar’ ın AKP’ yi över tarzda konuşması, Yaşar Nuri’ nin de buna tepki göstermesi.

Hayır tam olarak öyle değil.

Nasıl peki?

Yaşar Nuri Hoca kendisine atfedilen kişisel markasını bazı zaafları dolayısıyla harcamıştır.

Nedir o zaaflar?

Kendisine sorun, basına yansıyan ilişkileri, özel ilişkileri v.s. Siz tabii her şeyi göremiyorsunuz ama biz haber toplantıları içinde pek çok şeye vakıf oluyoruz. Mesela artık insanlar, özgürce habercilik yapamıyor, eliniz kolunuz bağlı. Çiğdem Anat’ ın da haberi bırakma nedenleri arasında, benim gibi sebepler olduğunu düşünüyorum.

Onur kırıcı sebepler mi vardır diyorsunuz?

Siz de Dinç Bilgin döneminde çalışmışsınız, siz de biliyorsunuz. Türkiye’ de medya patronajı modeli değişmedikçe, basın özgür olamaz. Yurtdışında bu işler böyle yürümüyor. Medya patronları, medya dışında bir işle uğraşamıyor. Biz de öyle mi? Medya patronlarının, bankası var, madenleri var, enerji sektörüne girmişler. Korkuyorlar, bunları kaybetmekten, iktidarla ters düşmekten. Geçmişte olan büyük medya patronları şimdi nerede, hiç biri yok. Şimdi Aydın Doğan’ ın başında bir sürü dert var. Şimdi bu oyuna katılan yeni medya patronları, geçmişi hiç görmüyor mu?

Görüyor ama ibre şu anda onlardan yana.

Evet ama şu anda. Sonuç olarak iktidar dediğimiz şey gelip geçicidir. Eminim, geçmişte batan medya patronlarına da sorsanız, başlarına bunların geleceğini tahmin etmemiştir.

Çözüm ne olmalı?

Belki bu medya patronları iktidara yatırım yapmaktansa, bu sektöre ve çalışanlarına yatırım yapsa daha kalıcı olmaz mı? Acaba beni çok mu romantik buluyorsunuz? Çünkü dünyada böyle.

Bakın şimdi Doğan Grubu’ na yükleniyorlar ve kimse pek de sesini çıkartamıyor. Üzülüyorum, çünkü o grupta çalışan pek çok emekçi medya mensubu insan var, yazık değil mi onlara işsiz kalacaklar.

Ben bu anlattığınız şeyleri Dinç Bilgin döneminde yaşadım, kredi kartlarımızdan harcamalarımızı yaptık, maaşlar bu gün ödenecek, yarın ödenecek diye, aylar sonra ana paraları alabildik. Ama kartlarımıza % 100 faizler işlemişti. Gerçekten çok zor dönemler geçirdim bizzat kendim ve pek çok arkadaşım da tabii..Bu medya mensuplarının kaderi.

Hepimiz yaşadık o dönemleri, kader deyip geçmemek lazım. Bakın bir örgütlenme yok, olması lazım. Pek çok arkadaşım yönetimle ihtilaflı oldukları için, bir daha hiçbir yerde iş bulamadılar. Hak mücadelesini vermek lazım. Mesela ben de, yarın avukatımla bir araya gelip, içerde kalan haklarımla ilgili her türlü girişimde bulunacağım. Yine de deyim yerindeyse benim tuzum kuru. Çünkü beni 6 ay finanse edecek kadar birikimimi yaptım, ayrıca eşim bana çok destek oldu. Çok şükür böyle bir şansım var. Destek olurdu da, imkanı olmazdı. O da var. Bekar bir kadın olabilirdim.Onun için ben her türlü hakkımı aramak için yola çıkabilirim.

Ya tuzu kuru olmayanlar ne yapsın, onlara yazık değil mi?

İşte onun için diyorum, örgütlenme lazım diye..

Biraz konuyu değiştirirsek, benim Star televizyonunda çalışmış, daha sonra da 24 TV’ undan ayrılmak zorunda bırakılan bir arkadaşım var. Basına da yansıdı zaten, haber saatini kaçırdın diye, işten çıkartıldı. Böyle tacizlere de uğruyor insanlar, illa ki cinsel taciz olması gerekmiyor.

Hayır tabii, psikolojik şiddet diyorum ben.

Siz bu gibi şeylerle karşılaştınız mı?

Tabii ki karşılaştım. En son karşılaştığım mesela, ekranda sakıncalı bir durumla karşılaşılmaması için stüdyoda nöbetçi tutulması. Bu sakıncalı durum da, o akşam yayında olan konuğumun siyasi düşünceleriyle ilgiliydi. Her an yayın kesilebiliyordu. Bunun ekrana yansımayan hallerini de biz yaşadık.

Neydi onlar?

Ani reklama gidiliyordu. Hülya Avşar’ ın programı aniden kesilmişti hatırlarsanız, Yaşar Nuri ve Kamer Genç’ le olanı. Hiçbir açıklama da yapılmamıştı. Kulaklığımıza yanındaki adamı gönder denildi.

Peki, işte Habertürk kadınları denen, İclal Aydın, Sevim Gözay, gibi ekran yüzleri kısa zamanda gönderildi. Bu neden oldu?

Onları bilmiyorum ama benim başıma gelen, konuklarımın sansüre uğradığı, asla siyaset konuşulmayacak dendiğini, böyle bir baskı herkese uygulanıyor.

Peki bu talimatlar kimden geliyor?

Yönetimden geliyor, patronajdan mı geliyor gerçekten onu bilmiyorum. Ama Genel Yayın Yönetmenimizden geliyordu.

Peki sizi bu insiyatif kullanamama durumu mu bu kadar rahatsız etti de istifa ettiniz?

Yok sadece o değil, yani egomun rahatsız edilmesi değil, objektif yayıncılık özelliğimizi kaybettiğimizin farkına vardım. Bunun da parçası olmak istemedim. Kullanılmak istemedim.

Çok ilkeli bir hareket bence.

Ya da ucuz kahramanlık kim bilir. Böyle bir şey olabilir mi. Bir yıl içinde 9 defa görevim değiştirildi, 15 yıldır bu işin içindeyim. 2 kurumda çalıştım. Hiç yer değiştirmedim, ilk defa istifa ettim. Çok haklı sebeplerim var. Bu iktidar öyle bir hava yarattı ki medya da artık konuşabileceğiniz konu kalmadı. Haydar Dümen’ ler, Adnan Oktar’ lar, Cübbeli Ahmet’ ler hep artık bu insanlar görünmeye başladı. Mesela Özge Uzun’ un başına gelenlere de çok üzüldüm. Niye bunlara müsaade etti. Mini etekler filan, adeta bir çift bacak diye anılacaktı. Özge böyle bir insan değil ki, magazinin içinde olacak biri değil.

Bu şikayet ettiğiniz konularda, Yiğit Bulut etkisi olabilir mi sizce?

Yiğit çok düz bir adam mesela mini etek giyilecek dendiyse ona o da doğrudan gelip söylüyor, hiç lafı dolandırmıyor. Bir önceki yönetim biraz daha farklı yaklaşıyordu, onlar daha endirekti. Yoksa anlayış aynı.

Peki bu çizdiğiniz, daha doğrusu şikayet ettiğiniz Habertürk’ te Fatih Altaylı’ nın duruşunu ve yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok sağlam görüyorum. Televizyon yönetiminde, hiçbir dahli yok. Ama gazete tamamen onun yönetiminde. Hiç televizyona karışmaz , programa 10 saniye kala stüdyoya gelir, program biter, gider. Olmak istemiyor televizyon içersinde.

Peki o zaman, Yaşar Nuri Öztürk, ayrılırken demişti ki, yazılarıma müdahale edildi, ayrılmak istedim patronu aradım, telefonlarıma çıkmadı, Altaylı’ yı aradım, o da bana dönmedi. Genel yayın yönetmenini aradım, o da Altaylı böyle emretti diye cevap aldım diyor. Tabii ayrılık nedeni, ekran önünde olan bir durumdan mı? Yoksa gazetedeki yazılarına müdahele edilmesinden mi? Çok net bilemiyoruz.

İnanın ben de tam olarak bilmiyorum. Ama sadece siyasi nedenler olmadığını biliyorum. O ismin, Habertürk’ e zarar vereceğini düşündüler her halde. Televizyon için aynı şeyi söyleyemesem de, Gazete için tarafsızlığa önem veriyor diyebilirim. Her kesimin kendini özgürce ifade edebileceği bir zemin oluşturmaya çalışıyor. Bu anlayış televizyona yansımıyor. Fatih Altaylı adeta gazeteyi bir kale gibi yönetiyor, kimseyi karıştırmıyor. Ama televizyonun arkasında durmuyor. Çünkü orada sadece program yapıyor. Belki kendine sorsanız, Habertürk’ te program yapmak istemeyebilir.

Yeni ekran yüzlerinden ve çiçeği burnunda köşe yazarı Pelin Batu’ yu nasıl buluyorsunuz?

Zaman zaman makyaj odasında kısa sohbetlerimiz oldu, benim edindiğim izlenim, Pelin’ in çok hoş bir insan olduğu.

Peki Tarihin Arka Odası’ n daki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tamamını izlemedim, çok uzun bir program ama Murat Bardakçı’yla program yapmak her baba yiğidin harcı değil, Pelin ciddi risk aldı, tabii ki Bardakçı’ nın bilgisine şapka çıkartıyoruz.

Zaten Pelin Batu entelektüel birisi.

Gerçekten öyle, çok eleştiriliyor, ne işi var bu programlarda diye.

Ama güzel bir ekran yüzü.

Gerçekten öyle ve elektiriği de öyle. Ona da çok müdahele ediliyor, zarar görmesinden korkuyorum.

Peki daha çok yeni ayrıldınız ama ileride böyle bir program sunma fikri var mı?

Hiç içimden gelmiyor. Belki dediğiniz gibi çok yeni ayrıldığım için, aslında daha başka işler yapmak istiyorum. Siyasete girmek istiyorum.

Var mı teklif?

Var.

Hangi parti?

Onu söylemeyim.

AKP değil, her halde?

Yok tabii, olur mu hiç. Bu kadar şikayet ediyorum. Ne medya çalışanı olarak, ne vatandaş olarak iktidar partisinden memnun değilim.

Röportajın sonuna doğru, medyanın içinde olmak isteyen genç arkadaşlara bir mesaj verin istiyorum Az değil, 15 yılı medyada geçirmişsiniz.

Evet, biraz beklesin genç arkadaşlarımız, şu dönem medyanın içinde olmak çok doğru bir hareket değil, daha doğrusu keyifli değil. Ama bu günler de geçecektir. O zaman bizim mesleğimizde, o eski saygın günlerine dönecek, buna inanıyorum. Mesleğe girdikleri zaman, kısa vadeli planlar yapmasınlar, kendilerine 10 yıl sonra nerede görmek istiyorlarsa, ona göre kariyer planı yapsınlar.

Çok teşekkür ederim, bu çok önemli bir mesaj gerçekten. Yolunuz açık olsun Özlem Gürses.

Ben de size ve Haber3.com’a çok teşekkür ediyorum Ebru hanım. Bu bir destektir, sağolun..